Verimlilik

Verimlilik Nedir?

Verimlilik, en yalın haliyle, aynı girdi ile daha fazla çıktı veya aynı çıktının daha az girdi ile elde edilmesidir. Çıktı, üretilecek mal veya hizmet, girdi ise çıktıları üretebilmek için kullanılacak olan kaynaklar olarak tanımlanır.

Verimlilik, her şeyden önce bir düşünce tarzıdır ve sürekli var olanı iyileştirmeye çalışır. Her şeyin, bugün dünden, yarın bugünden daha iyi yapılabileceği inancına dayanır. Verimlilik, istenilen çıktıyı elde edebilmek için gerekli olan kaynakların ne kadar iyi kullanıldığıdır.

Günümüzün rekabetçi piyasalarında, işletmelerin düşük verimlilik ile uzun dönemde iyi bir performans sağlamaları olanaksızdır. Serbest rekabet piyasasında, işletmelerin kâr oranlarındaki artışlar, fiyat artışları ile sağlanamamakta, dolayısıyla işletmenin kârı, girdilerin birim maliyetlerinin azaltılmasına yani verimliliğin artışına bağlı olmaktadır.

Toplam verimliliği arttırmak, işletmeler açısından, küresel pazarlarda var olabilmek ve bu pazarlarda rekabet gücüne sahip olabilmek için gerekli en önemli unsurdur. Küresel ekonomide rekabetçilik, sürekli değişen piyasa ortamında en avantajlı konumu alma yeteneğidir.

İşletmede verimlilik artışı ile ürün başına birim maliyetler düşer, kapasite kullanım oranı artar, rekabet gücü yükselir, tasarruflar oluşur, yatırımlar artar, kişi başı gelir artarak ülke ekonomisine katkı olur.

 

Verimlilik, Etkinlik, Etkililik Kavramları

Verimlilik (productivity) kavramı, etkinlik (efficiency) ve etkililik (effectiveness) kavramları ile yakın ilişkilidir.

Etkinlik, işleri doğru yapmak, 

Etkililik, doğru işleri yapmak,

Verimlilik doğru işleri doğru yapmaktır.

Verimlilik Doğru İşleri Doğru Yapmaktır
Verimlilik
 Şekil 1: Etkinlik, Etkililik, Verimlilik İlişkisi
 

İşletmelerin kârlılığının sürdürülebilir olması için etkinlik ve etkililik düzeyleri yüksek işletmeler olması gerekir. Mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan kaynakların (emek, sermaye, arazi, malzeme, enerji, bilgi, zaman vb.) etkin ve etkili kullanılması, aynı kaynaklar ile daha çok ve kaliteli üretim yapılması veya aynı miktarda çıktı elde etmek için kullanılan kaynakların masraflarının azaltılması işletmeyi daha verimli hale getirir, mevcut durumuna göre kazancını arttırır.

Verimlilik (productivity), bir üretim ya da hizmet sisteminin ürettiği çıktı ile bu çıktıyı elde etmek için kullanılan girdi arasındaki ilişkidir.

Verimlilik = Çıktı (müşteriye değer) / Girdi (üreticiye maliyet)

Etkinlik (Efficiency), bir işletmede belirlenen amaçların gerçekleştirilmesi için tüketilmesi beklenen kaynaklar ile gerçekten tüketilen kaynaklar arasındaki ilişkidir.

Etkinlik = Standart (olması gereken) Girdi / Fiili (gerçekleşen) Girdi

Etkililik (Effectiveness), bir işletmenin daha önceden belirlenmiş olan amaçlarına uyum oranıdır.

Etkililik = Gerçekleşen çıktı / Beklenen(hedeflenen) çıktı

İşletmede dışsal etkenler sabit sayıldığında etkinlik ve etkililik düzeylerinin kârlılık yoluyla bir işletmenin performans seviyesi üzerindeki etkisi aşağıdaki Şekil 2’de gösterilmektedir. Etkililik Verimlilik İlişkisi
Şekil 2 : Farklı Etkinlik ve Etkililik Düzeylerinin İşletme Performansına Etkisi

 

 

Verimliliği Etkileyen İç ve Dış Faktörler

Verimliliği etkileyen faktörlerin yönetilmesi, işletmenin sürdürülebilir kârlılığı için önemlidir.

Bu faktörleri dış ve iç faktörler olarak aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

Dış faktörler: Finansal kaynaklar, siyasal ve ekonomik politika, teşvikler, toplumsal değerler, ham madde ve enerji kaynakları, bölgenin ekolojik, demografik yapısı ve eğitim düzeyi, ulaşım ve iletişim altyapısı, sektörle ilgili ulusal ve uluslararası antlaşma, kanun, mevzuat ve sözleşmeler.

İç Faktörler: Ham madde ve enerji temini, nitelikli insan gücü, teknoloji, pazardaki rekabet gücü, organizasyon yapısı ve yönetim sistemleri

 

Enerji, Ham madde, Su – Kaynak Verimliliği

Kaynak verimliliği, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından doğal kaynakların sürdürülebilir olarak üretilmesi, işlenmesi ve tüketilmesinin yanı sıra, ürünlerin üretimleri ve tüketimleri esnasında oluşan olumsuz çevresel etkilerin tüm yaşam döngüleri boyunca azaltılması olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda, geleneksel kirlilik kontrolü yöntemlerinin aksine atık oluşumunu kaynağında önleyerek veya azaltarak üretimden kaynaklanan çevresel etkileri en aza indirmeyi amaçlamaktadır.

Yeşil Mutabakat

Avrupa Birliği’nin, 11 Aralık 2019 tarihinde yayınladığı “Avrupa Yeşil Mutabakatı- EU Green Deal”, iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda kapsamlı bir yol haritası sunmaktadır. Mutabakatın odak noktası daha temiz ve sürdürülebilir bir dünya oluşturmaktır. Avrupa Birliği bu mutabakat ile 2050’ye kadar net sera gazı emisyonunu sıfıra indirmeyi (karbon nötr), ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştırılmasını ve sadece bir bölgenin değil, tüm dünyanın bir bütün olarak kalkınmasını hedeflemektedir.

Paris İklim Anlaşması

Paris Anlaşması 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamıştır.

Anlaşma, sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması bağlamında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (BMİDÇS) uygulamasını geliştirmeyi hedeflemektedir. Anlaşmanın uzun dönemli hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2°C'nin altında tutulması; ilave olarak ise bu artışın 1,5°C’nin altında tutulmasına yönelik küresel çabaların sürdürülmesi olarak ifade etmektedir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı uyum kabiliyetinin ve iklim direncinin arttırılması; düşük sera gazı emisyonlu kalkınmanın temin edilmesi ve bunlar gerçekleştirilirken, gıda üretiminin zarar görmemesi diğer bir temel hedef olarak belirtilmektedir. Son olarak, düşük emisyonlu ve iklim dirençli kalkınma yolunda finans akışının istikrarlı hale getirilmesi hedefler arasında yerini almaktadır.

Gerek belirtilen hedeflere ulaşmada, gerek diğer maddelerde uygulamada “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler”  ilkesi prensip olarak benimsenmiştir. Buna göre ülkelerin küresel iklim eylemlerine, kendi imkânları doğrultusunda mümkün mertebe katkı sunmaları öngörülmüştür.  Ülkelerin ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler ilkesi uyarınca gerçekleştirecekleri azaltım, uyum, finans, teknoloji transferi ve kapasite inşası konusundaki Anlaşma’nın temel hedefini yerine getirmeye yönelik faaliyetlerinin yer aldığı “Ulusal Katkı Beyanlarını” her 5 yılda bir sunmaları öngörülmüştür.

Türkiye, Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanını, 30 Eylül 2015 tarihinde Sözleşme Sekretaryasına sunmuştur. Türkiye’nin ulusal katkı beyanına göre, sera gazı emisyonlarının 2030 yılında referans senaryoya (BAU) göre artıştan  %21 oranına kadar azaltılması öngörülmüştür. (Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı (Türkçe) - (İngilizce) için tıklayınız)

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından  “Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun” 7 Ekim 2021 tarihli ve 31621 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 

Kaynak: https://iklim.csb.gov.tr/paris-anlasmasi-i-98587

Paris İklim Anlaşması’nın Etkileri:

Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olan Avrupa Birliği, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na göre sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar -1990 yılındaki seviyelerine kıyasla- en az yüzde 50 azaltmayı ve 2050 yılında karbon nötr bir kıta olmayı hedeflemektedir. AB hem Paris İklim Anlaşması’nı hem de Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı ticaretin yeni kurallarını belirlemek için kullanmaktadır. Türkiye AB ile ticarete devam etmek istiyorsa yeşil dönüşüm ve karbon ayak izi gibi konularda 2030 ve 2050 yıllarında belirlenen standartlara ulaşmak zorunda kalacaktır.

Yeşil dönüşümün temel felsefesini, enerjinin temiz kaynaklardan üretilmesi oluşturmaktadır. 2020 yılında ülkemiz, elektriğin yüzde 12’sini rüzgar ve güneş enerjisinden elde ederek G-20 ülkeleri arasında 5. sırada yer aldı. Ayrıca Türkiye’de rüzgar ve güneş santrallerinin kurulum masrafının beş yıl öncesine göre sırasıyla yüzde 32 ve yüzde 50 oranında azaldı.

Yeşil dönüşümün hem daha temiz bir dünya için hem de mevcut ticaretimizin artarak devam etmesi için başarılması başka bir ifade ile Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması şartlarını ülkemizin yerine getirmesi gerekiyor.

 

Verimlilik ile ilgili T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yayınlarına https://verimlilikkutuphanesi.sanayi.gov.tr/Library linkinden ulaşabilirsiniz.


 

Press ESC to close